24 Ağustos 2013 Cumartesi

Bazen Konuşamamak Konuşmaktan Çok Güzel


             
                   Dar sokaklarında yürüyesim var. Koca koca binalarına bağırasım geliyor içimden, herkesin uyuduğu saatte zillere basıp kaçmamak da bir yandan çekici geliyor. Kaldırımlarına oturuyorum, başım hafif dönüyor neden olduğunu bilmiyorum, saatin  kaç olduğunu bilmiyorum açıkçası çok da merak etmiyorum. İçimde durdurulamaz bir istek var ama buna karşılık yapacak güç kalmamış. Damarlarımda kalan son oksijen fazlasını da yoldaki çöpün içinde ne olduğunu anlamaya harcıyorum. İlk başta kolay bir işmiş gibi gelebilir ama aslında çok zordur; çünkü çöp sadece iki bitmiş kutu, bitirilmemiş yemek artıkları, çocuk bezi ya da eski gazeteden ibaret değildir. Çöp ya da kullanılmamış atıklar aslında göründüğünden ya da göründüğünü sandığımızdan fazlasıdır. Bir insanın geçmişidir; ne kadar paketleyip başka yerlere fırlatsanız da sizin hakkınızda çok şey bilir, söyler. En önemlisi de kimse geçmişinden kurtulamaz. Geçmiş kaçınılmaz, doğru olmayabilir ama akla gelen ilk kelime.

            Neyse bu konu başka yazının hikayesi, biz kendi konumuza geri dönelim. Kimsesiz sokaklarına sahip çıkasım var; biz birlikteyiz artık diye insanlara söyleyesim var. Seni yalnızlıktan kurtarasım var ama o kadar da gücüm var mı bilinmez. Elimden gelse gizlice çiçek bırakırdım sana, ufak pencerelerden izlerdim seni. Herkes gibi olmanı istemezdim, olamazdık da zaten (öz de çöp olmak var ya ). Doğrusunu söylemek gerekirse kelimelerim yetmiyor anlatmaya, anlatmak da gerekli mi bilinmez ama yalnızız ya ondan anlatasım var sana. Sanırsam yanımdan bir böcek geçti, karşımdan da bir poşet uçtu. Bu gece ki tek misafirin ben değilim anlaşılan yine mesaiye kalmışsın. Senelerdir söylüyorum sana çok uzun saatler çalışıyorsun diye ama dinlemedin ki beni. Sonunda senin de terk edilme vaktin gelecek, sen burada kalacaksın bense kim bilir nerede. Ayrılık kapımızı çalmayacak biliyorum, seslenmeyecek de. Ama olsun onun da işi bu dimi? Aslında tanısan çok seversin iyi biridir. Herkes suçu ona atar ama o aslında çağırılmadığı hiçbir yere gitmez. Farkında olmadan hepimiz onu isteriz, sonunda da yine suçu ona atarız.  Aslında çok iyi arkadaş olabiliriz onunla. Sen, ben ve o. Kimsesizler sokağında takılır, avazımız çıktığı kadar gürültü yapar, herkesi kaldırırdık.

               Neyse buraya onu anlatmaya da gelmedim ama sana söz bir gün sizi tanıştırırım eğer istersen. Nerede kalmıştık? Evet, ben sana bir şeyler söylemeye çalışıyordum, sense yine beni ses çıkarmadan dinliyordun. Korkma, ben diğerlerinin yaptığı gibi seni bırakmam, bırakamam. Nasıl senin kimsen yoksa benimde bulacak kimsem yok. Kusura bakma ama galiba burada ikimizde boka batmış durumdayız. Sen kelimenin gerçek anlamıyla boka batmışsın bense gerçekliğine doğru yaklaşıyorum. Ne tuhaftır ki hiç sormadığımız, hiç istemediğimiz bir durumun içinde yüzüyoruz, koşuyoruz, etrafı süzüyoruz. Bu boka batma durumu sonradan kazanılmasa gerek? Sana bir sır vereyim mi dostum? Bu arada sana dostum diyebilirim değil mi? (Sanırsam iyice kafayı sıyırmaya başladım). Neyse, dostum bu boka batma durumu bizim için doğuştan olsa gerek yani biz boka batanlardan değiliz boka doğanlardanız. Boka doğmuşuz anlayacağın, seçim hakkımız yokmuş. Az önce çöpçüler geçti sokağın başından yine buraya uğramadılar. Bir kuş ufak bir hatıra bıraktı sana nispet yapar gibi; merak etme ben senin adına teşekkür ettim ona, ilk başta anlamadı ama senin pek konuşkan olmadığını söylediğimde anlayışla karşıladı. Sanırsam o da bizden hoşlandı belki sonra yine uğrar.
                  Nedendir bilmem ama bir türlü konuşmak isteğim konuya gelemedim. Belki de durumu zorlaştıran sensin, az konuşsan eminim bu kadar zor olmayacak. Bazen kızıyorum sana, eminim sende bana kızıyorsundur bu saatte ne yapıyorum burada diye ama inan gideceğim yerim olmadığından değil, olsa yine de buraya gelirdim. Şu an kahkahalar atasım, hıçkırarak ağlayasım var. Ama sana bir şeyler anlatasım yine yok. Kusura bakma dostum ama yıllardır yaptığımız konuşma yine sonuçsuz kalacak; ne ben istediğimi söyleyebileceğim ne de sen bana konuşmak için cesaret verebileceksin çünkü ikimizde biliyoruz ki bu konuşamama durumu bizi birbirimize bağlayan tek şey ve ikimizde bu durumdan kaçınıyoruz. Hayır, ayrılığı inatla çağırmayacağız. Bazen konuşamamak da güzeldir dimi?


                 Orada mısın? Hey! Yine konuşmuyorsun! Neyse ben de konuşmayacağım o zaman. Hadi artık sen çalışmaya geri dön, bende seni ufak bir pencereden izlemeye devam edeyim. Bazen konuşamamak, konuşabilmekten çok güzel. Haydi görüşürüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder