Farz-ı misal derin bir kuyudasın ve oradan çıkman
gerekiyor .
öyle hissediyorsun yada düşünüyorsun
ama tam olarak neden orada
olduğunu yada neden çıkman gerektiğini bilmiyorsun.
Bunu ben seçmedim diyorsun,
ama koşulsuz kabul ediyorsun. oradan çıkman için gerekli olan şeyleri
sıralıyorsun;
1 yukarı atmak için bir ip
,
2 ipin ucuna bir kanca
ve
3 bolca umut .
olmadı, burada bir yanlışlık var
diyorsun listeyi tekrar yapmaya başlıyorsun;
1 ipin ucuna bir kanca,
2 yukarı atmak için bir ip
ve
3 bolca umut .
olmadı,yine
yapamadım diyorsun ,burada bir yanlışlık var
tekrar,
tekrar,
tekrar
yazmam gerekiyor diyorsun ve listeyi hazırlıyorsun.
durup düşünüyorsun
bulamıyorsun.
kuyu gittikçe derinleşiyor sense hala listeyi hazırlamaya
çalışıyorsun;
kızıyorsun, bağırıyorsun, öfkeleniyorsun, etrafına bakıyorsun,
düşünüyorsun
aklına gelen her şeyi
yapmaya çalışıyorsun
ve hala
kuyunun dibindesindir.
sen yukarı baktıkça kuyu
derinleşiyor ulaşılamaz görünüyor.
belki diyorsun
hepsi bir aldatmaca , bir şaka
işte o an farkına varıyorsun hayatını en büyük aldatmacasını yaşıyorsundur ve
sen bunu ancak o zaman fark etmişsindir.
Farz-ı misal
diyorsun kendi kendine
burada değilim gözünü kapatıyorsun , açıyorsun
her şeyin eski haline dönmesini
umarcasına gözlerini kapatıyorsun ,
tekrar açıyorsun ; hiçbir değişiklik yok.
Gözlerini kapatıyorsun ,kapatıyorsun, kapatıyorsun ve
tekrar kapatıyorsun .
o
kadar sıkı kapatıyorsun ki gözlerin hiç varolmamış gibi düşünmeye başlıyorsun
ve öyle kabul ediyorsun,
artık açmıyorsun , açamıyorsun .
artık
ne kuyu
ne ip
ne de kanca.
üçüncü , üçüncüyü hatırlamıyorsun bile artık .
sadece karanlık bir
boşluk senin cennetin, denizin, kumsalın, güneşin oluvermiş .
bir süre
düşünüyorsun
ve artık hiç farz-ı misal demediğini fark ediyorsun ,
herhangi bir
liste yok ,bağıramıyorsun, kızamıyorsun , öfkelenemiyorsun , etrafına
bakamıyorsun .
işte o an aklına geliyor
bu bir aldatmaca değil ,
bir şaka değil
.
bırakıyorum diyorsun kendi kendine ,her şeyi bıraktım,
ben artık yokum
diyorsun oynamıyorum diyorsun bu çok ağır ,burası çok ağır ,burada olmamam
lazım ,
gitmem lazım diyorsun ve tırmanmaya çalışıyorsun yüksek duvarlara
çıkıyorsunda biraz daha belki biraz daha uğraşabilirsem
belki diyorsun belki
kuyudan da çıkabilirim .
bir adım ,bir adım, bir adım daha atıyorsun kuyunun soğuk duvarlarına ama
tutunamıyorsun
düşmeye başlıyorsun aşağıya ,
aşağıya doğru
düşüyorsun.
bitmeyen bir son gibi
geliyor sana ve sonunda yerdesin .
neden
diye soruyorsun kendine
ardından hemen vazgeçiyorsun bu sorudan .
tırmanmaya
çalışıyorsun düşüyorsun ,
tırmanmaya çalışıyorsun düşüyorsun
sen denedikçe
düşüyorsun ,
düştükçe deniyorsun .
yavaş yavaş tırnak kırılmaları o kadar da
acıtmamaya başlıyor ,
artık o kadar kan akmıyor diyorsun ve denemeye devam
ediyorsun.
Deniyorsun ,düşüyorsun .
düşüyorsun ,deniyorsun.
Sen yere düştükçe
parmakların kırılıyor ama düşmekten vazgeçmiyorsun . düşüyorsun,kırılıyor.
Kırılıyor , deniyorsun.
Artık ellerini kullanamıyorsun bütün parmakların
kırılmış, ellerin kırılmış. Senin için en kötüsü de
artık deneyemiyorsun .
belki
diyorsun ,
belki biri gelir beni bulur ,sesimi duyar .
çığlık atmaya
başlıyorsun
bütün nefesinle bağırıyorsun.
Bütün benliğinle yada
geri kalanıyla
bağırmaya çalışıyorsun.
Bağırıyorsun , nefes alıyorsun.
Nefes alıyorsun,
bağırıyorsun.
Bağırıyorsun, nefes alıyorsun.
Bağırıyorsun, nefes almıyorsun.
Bağırıyorsun , nefes almıyorsun.
Bağırıyorsun, bağırıyorsun,
bağırıyorsun ve
sessizlik
edebi bir boşluk
artık o kuyuda değilsin
ve artık güneşi görebiliyorsun
nefes alabiliyorsun ,
koşabiliyorsun .
koşuyorsun koşabildiğin kadar koşuyorsun ,
koşuyorsun
ve
koşuyorsun.